Bu CHP’lileri anlamıyorum …2025
Tam bağımsız Türkiye, büyük ekonomi, üretim, eğitime sağlıklı erişim, üretime yönelik eğitim, hakça paylaşım, herkes için demokrasi, temsilde adalet, sosyal barış, özgür yaşam biçimi, tarihten, geleneklerden, umuttan beslenen tertemiz bir yapı olarak bilinir CHP.
Ülkenin kurucu iradesidir. Sadakatle bağlı seçmeni en önemli özelliğidir, zenginliğidir.
Aslına bakarsanız bayrağında taşıdığı altı ilkeyle günümüze ve geleceğe ışık tutan bir büyük organizasyonun kendisidir, yüzyıllık çınardır…
Aynı zamanda CHP, bu avantaj ve özellikleriyle iktidardan hiç düşmemesi gerekirken ara dönemleri saymazsak doğru dürüst iktidar olamayan partidir.
Yaman çelişki…
Parti tarihine baktığımız zaman pek çok neden olmasına rağmen çelişkinin ana sebebinin parti içi tartışmalardan kaynaklandığını iddia etmek hiç de yabana atılır bir tez olmasa gerek.
Doğru, doğru kavram ideolojik temele, ayrışmaya dayanmayan, futbol takımı tutar gibi adam tutmaya kadar indirgenen hizipçilik.
Partide esasen ilk çelişki kurtuluşun ve kuruluşun iki ana aktörü olan Atatürk ile İnönü arasında yaşanmıştır. Daha çok İnönü kaynaklı yaşanan sorun Atatürk’ün son döneminde İnönü’yü oyun dışına itmiştir. Zira ölüm döşeğinde bile Atatürk ile İnönü’nün küskün oldukları önemli iddialar arasındadır.
İnönü döneminde genel başkan ile genel sekreterler arasındaki tartışmalar derin kavgalara sebep olmuş bu kavgalar partinin bölük pörçük fotoğraf vermesini beraberinde getirmiştir.
Oysa köylüsüyle kentlisiyle Anadolu halkı, “Evinin içi karışık olan aileden ne devlete ne millete hayır gelmez.”, “İçi kavgalı eve kız verilmez.” diyerek tavrını ortaya koymuştur. Rahmetli babam ise, “Eviyle bir olan köyüne, köyüyle bir olan kazasına kafa tutar ve daima kazanır.” derdi.
Her şeye rağmen CHP’nin altmışlı yılların sonunda yaşadığı parti içi sorunları ayrı tutmak gerekir.
O dönemin İnönü – Ecevit ayrışmasını, İnönü’nün ilerlemiş yaşının dezavantajına rağmen idolojik ayrışma olarak saymak mümkündür. Çünkü Ecevit, o dönem “ortanı solu” kavramını tartışmaya açarak parti içinde zafer kazanmıştır.
Ancak bu ayrışma sonucu parti içinde Ecevit’in kazandığı zafer yine yeni hizip ortamının doğmasına mani olamamış, gelişmeler partinin haklı olarak kurultaylar partisi olarak anılmasına vesile olmuştur.
Sonra Ecevitçiler – Baykalcılar; (Erdal) İnönücüler – Baykalcılar kavgası büyümüş, kavga büyüdükçe parti derin yaralar almıştır.
12 Eylül faşist darbesinin de hazırladığı ortamın etkisiyle hizip, partide özellikle Baykal döneminde zirve yapmış, küçük olsun benim olsun anlayışı partiyi neredeyse köklerinden koparmıştır.
İl, ilçe başkanları, belediye başkanları, merkez delegeleri, parti meclisleri, merkez karar yürütme kurulları, hatta hatta muhtarlıklar bile hep parti içi hesaplara göre belirlenmiştir. Parti içi yarışı kaybeden kadro partiye önce küsmüş sonra yeniden kurultay imzaları toplanmış, kaybedenler kazananların sırtını yere getirmek için ellerinden geleni yaparak, dedikodu siyasetini dolaşıma sokmuştur.
Dedikodular dolaşımda iken parti üst yönetimi, “Şimdi ayrışma zamanı değil, tehlike büyük, laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor. Oyları bölmeyin…” gibi sığ söylemlerle topluma korku salarak seçime girmiş, her seferinde aldığı seçim yenilgisi yeni iç kavgaların oluşmasına zemin hazırlamıştır. Buna rağmen asker delegeler sayesinde parti içi iktidar korunmuş ancak ülke yönetiminde söz sahibi olunamamıştır.
Bütün bu talihsiz olaylardan, parti içi demokrasi denilerek sıyrılıp ders alınmamış olmalı ki, kaset skandalı ile bana göre gününüzde demokrasi tarihimizin ikinci önemli koltuğunu kaybeden Baykal ekibi ile Kılıçdaroğlu ekibi bitip tükenmeyen iç tartışmalar yaşamış, bu tartışmalar partiye sürekli oy kaybettirmiştir. Olay sadece oy kaybı ile sınırlı kalmamış mevcut iktidarın başarısızlığı ortada iken ve bir şey yapmasına gerek kalmadan iktidarda kalmasına katkı vermiştir.
Günümüzde ise, son kurultayı kaybeden Kılıçdaroğlu ekibi ile kurultay galibi Özgür Özel ekibi arasındaki tartışmalar ve çelişkiler neredeyse kavgaya dönüşmek üzeredir.
Tabiri caizse parti Kılıçdaroğlucularla Özelciler olarak ortadan ikiye bölünmüş durumda. Hepimiz görüyoruz, kendisini CHP’li olarak tanımlayan güruhun yarısı Kılıçdaroğlu’nu, yarısı Özel’i neredeyse hain ilan etti, hain ilan ediyor. Tartışmanın boyutunun ana aktörü ne yazık ki, HANÇER gibi sevimsiz, itici bir savaş aleti.
Üstelik hançerli tartışmaya eklenen İmamoğlu – Yavaş tartışması işin boyutunu derinleştirdi.
Bir yanda CHP genel merkezi, öte yanda Kılıçdaroğlu’nun çalışma ofisi. Bir yanda Ekrem İmamoğlu’nu destekleyen basın ve kamuoyu, öte yanda Yavaş’ı destekleyen basın ve kamuoyu. Bir yanda İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan etmeye hazırlanan genel merkez öte yanda Yavaş’ı öne çıkaran daha çok sağ siyasal dünya görüşüne sahip kitle.
Neden, neden!
Süreç şimdilik iğneli ve ağdalı laf sokmalarla ilerlerken belli ki yakın gelecekte bir bardak suda fırtınalar koparılarak kirli çamaşırlar ortaya dökülecek, böylece ülke yangın yeriyken partinin azı dişleri sökülecek.
Hayır hayır, CHP sadece iç kavgalar yüzünden iktidar olamıyor demiyorum. İddiam partinin iktidar olamamasının ana ekseninin iç kavgalar, daha doğrusu hizipçilik olduğudur.
Oysa, daha dün Diyanet İşleri Başkanlığı, “Fitreler emekli ve asgari ücretlilere verilebilir.” diye utanç verici bir fetva yayımlayarak, başkanlık makamını da riske atıp iktidarın efellenmesine rağmen yurttaşı aç, sefil, perişan ettiğini itiraf etti.
Oysa, köylü ekemiyor, biçemiyor; bereket fışkıran verimli topraklar bomboş yatıyor.
Oysa, bu memlekette gençler evlenemiyor.
Oysa, ağzını açan tutuklanıyor.
Oysa, doğa katlediliyor.
Oysa, dev gibi şirketler iflas ediyor. Oysa, küçük esnaf kepenk indiriyor. Kredi kartları patladı. Bankalar kredi musluklarını kesti. Oysa, en büyük paramız olan iki yüz lira bir koli yumurta bile almıyor. Orta sınıf yok oldu, ya çok çok çok zenginler var, ya da çöpten yiyecek toplayan yığınlar.
Oysa, kimse gülümseyemiyor, suratlar dünden daha asık.
Oysa, Suriye üzerinden Ortadoğu sorunu zirvede. ABD, dünyayı kasıp kavuruyor. Oysa, depremin yaraları ortada, Kartalkaya yanmaya devam ediyor.
Oysa iktidar mensupları halkın içine çıkamadığı için salon toplantılarıyla yetiniyor. 16 milyonluk koskoca İstanbul’da il başkanı yapacak kimse kalmamış gibi bir belediye başkanı istifa ettirilip il başkanı yapıyor.
Her şey müsait iken CHP cumhurbaşkanı adayı üzerinden iç kavgalara takıldı kaldı.
Vallahi billahi ben en sadık seçmen kitlesine sahip olan bu CHP’yi,
bu CHP’lileri anlamıyorum, söyleyin bakalım siz anlayabiliyor musunuz?
SİTELER TV TÜRKİYENİN EN ÇOK İZLENEN İP TELEVİZYONU
İNTERNET MARKETİM TÜRKİYE’NİN GÜVENLİ ALIŞVERİŞ PLATFORMU
STÜDYO AŞK PROFESYONEL FOTOĞRAF STÜDYOSU